Dil nedir?
Dil, insanlar arasında anlaşmayı sağlayan
doğal bir araç, kendine özgü kuralları olan gizli anlaşmalar sistemi, toplum
içinde bulunan canlı bir varlık, seslerden oluşmuş sosyal bir kurumdur.
Dilin
Özellikleri:
1. Anlaşma aracıdır. 2. Doğal
bir varlıktır.
3. Canlı bir varlıktır. 4.
Gizli anlaşmalar sistemidir.
5. Ulusun ortak malıdır. 6.
Sosyal bir kurumdur.
Kültür
Nedir?
Bir toplumun tarihsel süreç içinde ürettiği
ve kuşaktan kuşağa aktardığı her türlü maddi ve manevi özelliklerin bütününe kültür denir.
Kültürel farklılığın en büyük nedenleri dil, din ve coğrafi bölgedir.
Kültürün
ögeleri
1. Maddi kültür ögeleri: Mimari
eserler, giysiler, araç ve gereçler.
2.
Manevi kültür ögeleri: İnanışlar, gelenekler, normlar ve düşünce
biçimleri.
Kültürü
oluşturan unsurlar
1. Dil 2. Din
3. Gelenek-görenek 4. Sanat 5. Dünya görüşü 6. Tarih
Kültürün
özellikleri:
1. Millidir. 2. Tarihidir. 3. Özgündür. 4.
Ahenkli bir bütündür. 5. Canlı bir varlıktır. 6. Özü değiştirilemez.
7. Milletin ortak
malıdır.
Dil ve kültür
arasındaki ilişki
Kültür dili geliştirir, dil de kültürü
taşır. Bu ikisi arasındaki ilişki edebiyat sayesinde zirve noktasına
çıkar.
Konuşma
dili
Konuşma dili Bir topluluğun kendi içinde
kullandığı genelde kuralları esnek olan ve farklı ağızları bulundurabilen sesli
dile konuşma dili denir.
Yazı
dili
Bir topluluğun kendi içinde kullandığı,
kuralları bulunan, tüm ülke içerisinde aynı şekilde kullanılan, imla kuralları
ile sınırlı ve harflerden oluşan dile yazı dili denir.
Konuşma ve Yazı Dilinin Farkları
1. Konuşma dili sese, yazı dili harfe
dayanır.
2. Konuşma dili günlük dildir, yazı dili
ise kitap dili, resmi dildir.
3. Konuşma dillinde değişim hızlıdır, yazı
dilinde değişim yavaştır.
4. Konuşma dili sınırlı sayıda insana
ulaşırken yazı dili çok daha geniş bir alanı etkileyebilir.
5. Konuşma dili pratiktir, jest ve mimik
vardır. Yazı dili daha ağır yazılır ve noktalama kuralları vardır.
Türkçenin Tarihi Gelişimi
Türkçenin ilk yazılı ürünleri 8.
yy.da başlar. Bu döneme Eski Türkçe
dönemi denir. Edebiyatımızdaki ilk yazılı ürünlerin adları Orhun Abideleri’dir.
Bu abideler üç tanedir: 1. Tonyukuk, 2. Kül Tigin, 3. Bilge Kağan.
Orhun
Abidelerinin özellikleri:
1.Bu kitabeler ilk siyasetname örneğidir.
2. Türk edebiyatının ilk yazılı
ürünleridir.
3. Günümüzün birçok sözcüğü, ilk haliyle bu
yapıtlardadır.
4. Bu yazıtlar, Türk tarihine ışık tutan
önemli belgelerdir.
5. İçinde “Türk” kelimesinin geçtiği ilk
metindir.
6. 38 harften oluşan Göktürk alfabesi ile
yazılmıştır.
7. Günümüzde Kuzey Doğu Moğolistan’da
bulunur.
8. Orhun Yazıtları’na bu abidelerin
sonsuzluğa kadar kalması temennisi ile "Bengü Taşlar"
denmiştir.
Kitabelerin yazarı Yolluğ Tigin’dir. Türk” adının geçtiği ilk yazılı belge ve Türk
edebiyatının ilk yazılı örnekleri olan Göktürk abidelerindeki yazılar 1893
yılında Prof. Thomsen ve Radloff tarafından okunmuştur.
Göktürk devleti yıkılınca yerleşik hayata
geçen ilk devlet Uygurlar olmuştur. Uygurlar Soğd alfabesini kullandılar. Bu
alfabe 14 harflidir. Uygur Metinlerinin
adları: 1. Altın Yaruk 2.
Sekiz Yükmek 3. Irk Bitig.
Karahanlı devleti İslami ilk Türk
devletidir.
Karahanlı
metinlerinin adları şunlardır:
1. Kutadgu Bilig (Yusuf Has Hacip)
2. Divanü Lügati’t Türk (Kaşgarlı
Mahmut)
3. Atabetü’l Hakayık (Edip Ahmet
Yükneki)
4. Divan-ı Hikmet (Ahmet
Yesevi)
Türkçenin Göktürk, Uygur ve Karahanlı
metinlerinin verildiği 8-13. yy dönemine Eski Türkçe adı verilir.
Türkçe, Eski Türkçeden sonra Kuzeydoğu
Türkçesi ve Batı Türkçesi diye iki kola ayrılır. Kuzey Türkçesine Kıpçak Türkçesi, Doğu Türkçesine Çağatay
Türkçesi adı verilir.
Kıpçak Türkçesi metinleri:
1. Gülistan Tercümesi (Saraylı Seyf) 2.
Hüsrev ü Şirin (Kutb) 3. Kudeks
Kumanikus.
Çağatay Türkçesi Metinleri:
1. Muhakemetü’l Lügateyn (Ali Şir Nevai), 2.
Şecere-i Terakime, 3. Şecere-i Türk (Ebulgazi Bahadır Han)
Kuzeydoğu
Türkçesinin çağdaş kolları şunlardır:
Kazak Türkçesi, Özbek Türkçesi, Kırgız
Türkçesi, Tatar Türkçesi, Uygur Türkçesi.
Batı
Türkçesi’nin 13- 15. yy arasındaki dönemine Eski Anadolu Türkçesi adı verilir. Bu
dönemin önemli eserleri:
1. Yunus Emre Divanı, 2. Garipname (Aşık
Paşa),
3. Mantıku’t Tayr (Kuş
Dili) (Feridüddin Atar)
Türkçenin 15- 20. yy arasındaki
dönemine Osmanlıca adı verilir. Batı Türkçesi, Osmanlıca döneminde Arapça
ve Farsça etkisi altına kalmıştır.
Osmanlıca Metinleri:
1. Şikâyetname (Fuzuli), 2. Siham-ı Kaza
(Nef’i),
3. Hüsn-ü Aşk (Şeyh
Galip)
Batı
Türkçesinin Çağdaş Kolları Şunlardır: Türkiye Türkçesi, Azeri Türkçesi,
Türkmen Türkçesi, Gagavuz Türkçesi.
1911
yılında Ömer Seyfettin, Ali Canip ve Ziya Gökalp Genç
Kalemler dergisini kurarak günümüz Türkçesinin temelini attılar. Böylece
Türkçedeki Arapça ve Farsça egemenliği azaldı.
Cumhuriyet döneminde Atatürk, dile önem
vermiş, 1 Kasım 1928’de Latin
Alfabesi’ne geçilmiştir. Türk Dil Kurumu 12 Temmuz 1932 tarihinde Atatürk
tarafından kurulmuştur.
Türklerin Kullandığı Alfabeler
Şunlardır:
1. Göktürk
2. Uygur
3. Arap
(Eski Anadolu Türkçesi ve Osmanlıca döneminde)
4. Latin (Türkiye’de Latin harfleri
kullanılır.)
5. Kiril ( Azerbaycan’da kullanılır.)
Lehçe- Şive- Ağız
Bir dilin, bilinmeyen tarihi döneminde
kendisinden ayrılan ve büyük farklılıklar gösteren koluna Lehçe denir.
Çuvaşça
ve Yakutça Türkçenin lehçeleridir.
Bir dilin, bilinen tarihi döneminde
kendisinden ayrılan ve bazı farklılıklar gösteren koluna Şive denir.
Türkçenin şiveleri:
Azeri Türkçesi, Kırgız Türkçesi, Kazak
Türkçesi, Özbek Türkçesi, Tatar Türkçesi.
Bir dilin, ülke içerisinde farklı
söyleyişlerle kullanılmasına Ağız denir. Karadeniz Ağzı, Ege Ağzı, Adana
Ağzı, Urfa Ağzı buna örnektir.
Argo-Jargon
Belirli bir meslek grubu, çevre ya da aynı
yerde bulunan bir kesimin dilde olmayan kelimeleri, belirli bir anlamda
kullanmasına Argo denir.
Örnek: Mangır------para
Kesik atmak---- haraç almak
Okutmak--- satarak elinden
çıkarmak
Pekmezini akıtmak-------Kan
akıtmak
Belirli bir meslek grubu ya da ortak bir
uğraşı paylaşan kişilerin kullandığı teknik terimlere Jargon denir.
Örnek: Tıp jargonundan örnekler
Hasta ex oldu. (öldü)
Spinal yaşayan (beynini kullanmadan yaşayan)
Dillerin Sınıflandırılması
Dil çalışmaları sonucunda, dünyada ölü
ya da yaşayan toplam 3000 dil vardır.
Dünya
dilleri arasındaki benzerlikler:
1. Ses sistemi
2. Yapı
3. Söz dizimi
4. Söz dağarcığı
Bir ana dilden ayrılarak zamanla birer
bağımsız dile dönüşen dillere akraba diller denir.
Yapı bakımından dünya dilleri üçe ayrılır:
1- Tek Heceli Diller
2- Eklemeli Diller
3- Çekimli Diller
Tek Heceli
Diller: Bu gruptaki sözcükler tek
heceden oluşur. Bir sözcük cümle içinde yerine göre 10-15 farklı anlamda
kullanılabilir. Vurgu ve tonlama önemlidir.
Örnek: Çince, Tibetçe
Eklemeli
diller: Kelimenin sonuna ek
getirilir. Yapım ekleri anlamı, çekim ekleri görevi değiştirir. Eklerde
zenginlilik ve çeşitlilik vardır. Kalınlık-incelik, düzlük- yuvarlaklık uyumu
vardır.
Örnek: Türkçe, Moğolca,
Mançuca, Tunguzca.
Çekimli
diller: Sözcükler çekimlenirken ya da
türetilirken kökte büyük değişiklikler olur. Sözcük kökü ile yeni sözcük
arasında daima bir ilgi vardır. Çekim esnasında kökün ünsüzleri değişmez.
Arapça kök çekimli; İngilizce,
Almanca gövde çekimli dillerdendir.
Not: Türkçe köken olarak Ural –Altay Dil
Ailesinin Altay Koluna bağlı, yapı olarak Sondan
Eklemeli Diller içinde bulunur.
Edebiyatın Tanımı
Duygu, düşünce ve hayallerin sözlü ya da
yazılı olarak güzel ve etkili biçimde anlatılması sanatına Edebiyat denir.
Edebiyatın malzemesi dildir. Dili işler ve
geliştirir.
Edebiyatın
amacı: Edebiyat, bir konuya açıklık getirmek ya da bilgi vermek amacıyla
yapılmaz. Edebiyat, alıcıda estetik bir
zevk oluşturmak, güzel hisler
uyandırmayı amaçlar. Edebiyatta
ne anlatıldığından daha çok nasıl anlatıldığı önemlidir.
Edebiyat sanatının kurallarından, dil ve
anlatım özelliklerinden yararlanılarak oluşturulan metinlere edebi metin
denir.
Edebiyatın
ilişkili olduğu bilimler şunlardır:
1. Edebiyat- Tarih ilişkisi
2. Edebiyat- Coğrafya ilişkisi
3. Edebiyat- Sosyoloji ilişkisi
4. Edebiyat- Psikoloji ilişkisi
5. Edebiyat- Felsefe ilişkisi
Sanat
eseri ile bilim eserinin farkları:
1. Sanat eseri öznel, bilim eseri
nesneldir.
2. Sanat eserinde duygu ve hayal,
bilim eserinde akıl ve mantık vardır.
3. Sanat eserinde estetik zevk,
bilim eserinde yararlılık (fayda) vardır.
4. Sanat eseri çok anlamlı, bilim
eseri tek anlamlıdır.
5. Sanat eserinde dil sanatsal işlevde,
bilim eserinde dil göndergesel işlevde kullanılır.
Sanat-Zanaat
İnsanda
estetik, güzel duygular uyandıran ve onu ruhsal yönden mutlu eden
uğraşıya sanat denir.
Bir tiyatro oyunu, bir heykel, bir tablo,
bir müzik parçası, bir roman birer sanat eseridir.
Sanat eserini meydana getiren kişilere sanatçı denir.
İnsanların maddi ve gündelik
ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla yapılan ve fayda gözetilen uğraşıya zanaat
denir.
Sanat ve
Zanaatın Farkları:
1. Sanatçı maddi beklentiden
uzaktır, zanaatçı maddi beklentisi vardır.
2. Sanat yapıtının benzeri yoktur,
biriciktir; zanaat eserinin pek çok benzeri vardır.
3. Sanatçı yeteneğiyle doğar,
zanaatçı bu becerisini sonradan kazanır.
4. Sanatın amacı estetik de denilen güzellik
duygusu uyandırmaktır, zanaatınki gereksinimlere cevap vermek ve faydalı
olmaktır.
5. Zanaatkâr aynı ürünü birçok kez
tekrarlar, sanatkâr ise her defasında özgün bir eser ortaya koymaya
çalışır.
Sanat
eserleri şu şekilde sınıflandırılabilir:
1. Görsel Sanatlar: Bu gruptaki sanatlara "plastik
sanatlar" da denilir. Resim, heykel, mimari, hat
vb.
2. İşitsel Sanatlar: Kulağa hitap eden bu sanat türleri
"fonetik sanatlar" adını alır. Müzik, edebiyat vb.
3. Dramatik Sanatlar: Hem görsel hem işitsel olan sanatlardır. Bunlara
"ritmik sanatlar" da denir.
Tiyatro, sinema, opera,
bale, operet vb.
Güzel Sanatlar içinde edebiyatın yeri:
1. Edebiyat dille yapılan bir güzel
sanat etkinliğidir.
2. Edebiyat, diğer sanatlara göre daha ulusaldır.
3. Edebiyat kişinin duygu dünyasına
seslenir.
4. Edebiyatın kurmaca bir dünyası
vardır.
5.
Edebiyat güzel sanatların her türünde eser veren sanatçıya kaynaklık
eder.
Dilin
işlevleri
1. Göndergesel İşlev: Dilin bilgi verme
işlevidir.
Örnek: Su, hidrojen ve oksijenden oluşur.
2. Alıcıyı Harekete Geçirme İşlevi:
Emir, rica bildiren anlatımlarda dil bu işlevde kullanılır.
Örnek: Arabayı sağa çekin!
3. Dil Ötesi İşlevi: Dil bilgisiyle
ilgili her türden bilgi, dilin bu işlevindedir.
Örnek: İyelik ekleri sahiplik bildirir.
4. Kanalı Kontrol İşlevi: Alıcının
mesajı algılayıp algılamadığını kontrol etme işlevidir.
Örnek: Beni anlıyor musun?
5. Şiirsel İşlev: şiirlerde dilin bu
işlevi kullanılır.
Örnek: Yaş oyuz beş, yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız
ömrün.
6. Heyecan Bildirme İşlevi: Aniden
beliren şaşırma, öfke gibi duyguların ifadesinde dil bu işlevde kullanır.
Örnek: Ah! Hayat ne güzel!
Ünlü Tablosu
Büyük Ünlü Uyumu
Dilimizdeki bir sözcüğün ilk
hecesinde “a, ı, o, u” kalın sesli harflerinden biri varsa sonraki
hecelerdeki sesli harfler de kalın olmak zorundadır; sözcüğün ilk
hecesinde “e, i, ö, ü” ince sesli harflerinden biri varsa bundan sonra
gelen sesli harfler de ince olmak zorundadır.
Yalnız sözcüğü büyük ünlü uyumuna uyar.
Sözlük sözcüğü büyük ünlü uyumuna uyar.
Not:
Tek heceli ya da birleşik sözcüklerde ünlü uyumu aranmaz.
Örnek: Bir, suçiçeği sözcüklerinde ünlü
uyumu aranmaz.
Not:
Türkçedeki bazı ekler eklendikleri
bazı sözcüklerin büyük ünlü kuralına uymamasına sebep olur.
Bu ekler, -yor, -ki, -ken, -leyin, -mtırak,
-daş, -gil
Örnekler:
Sabahleyin, akşamleyin (B.Ü.U. Uymaz)
Geceleyin (B.Ü.U.
Uyar)
Dayımgil,
halamgil (B.Ü.U.
Uymaz)
Teyzemgil (B.Ü.U.
Uyar)
Yeşilimtrak, eşkimtrak (B.Ü.U. Uymaz)
Morumtrak (B.Ü.U.
Uyar)
Bakarken,
çıkarken (B.Ü.U. Uymaz)
Giderken (B.Ü.U.
Uyar)
Meslektaş,
dindaş (B.Ü.U. Uymaz)
Arkadaş (B.Ü.U.
Uyar)
Yarınki,
onunki (B.Ü.U. Uymaz)
Seninki (B.Ü.U.
Uyar)
Seviyorum,
gidiyoruz (B.Ü.U. Uymaz)
Küçük Ünlü Uyumu
1) Bir sözcükte düz ünlü
harflerden (a, e, ı, i) sonra yine düz ünlü harfler(a, e,
ı, i)gelebilir. Yani düz ünlülerden sonra yuvarlak ünlüler (o, ö, u,
ü) gelemez. Gelirse bu sözcük küçük ünlü uyumuna uymaz.
Örnekler:
Patlıcan = a (düz)
→ ı (düz) → a (düz) : Küçük ünlü uyumuna uyar.
Kitap = e (düz)
→ i (düz) → a (düz) : Küçük ünlü uyumuna uyar.
Bilezik = i (düz)
→ e (düz) → i (düz) : Küçük ünlü uyumuna uyar.
Senaryo = e (düz)
→ a (düz) → o (yuvarlak): Küçük ünlü
uyumuna uymaz.
2) Bir sözcükte yuvarlak ünlü
harflerden (o, ö, u, ü) sonra düz/geniş (a, e)
ve dar/yuvarlak (u, ü) sesli harfler gelebilir. Yani yuvarlak sesli
harflerden sonra (o, ö, ı, i) gelemez.
Örnekler:
Okumak = O (yuvarlak)
→ u (dar/yuvarlak) → a (düz/geniş)
Küçük ünlü uyumuna uyar.
Öğrenci = Ö (yuvarlak)
→ e (düz/geniş) → i (düz) : Küçük ünlü uyumuna
uyar.
Ürünler = Ü (yuvarlak)
→ ü (dar/yuvarlak) → e (düz) : Küçük ünlü
uyumuna uyar
Otobüs = O (yuvarlak) →
o (yuvarlak) → ü (dar/yuvarlak) : Küçük ünlü
uyumuna uymaz.
Not:
Türkçede ikinci heceden sonra o, ö sesleri varsa o sözcük Küçük Ünlü
Uyumuna uymaz.
Ses Olayları
Ünlü
Türemesi
Kimi sözcükler ek alırken sözcük ile ek
arasında bir ünlü ortaya çıkar. Buna ünlü türemesi adı verilir.
“Azıcık aşım, kaygısız başım.” cümlesinde “az” sözcüğü “-cık”
ekini alırken arada “ı” ünlüsünün türediğini görüyoruz: güpegündüz, gencecik, biricik vb. sözcüklerinde de ünlü türemesi
vardır.
Ünlü Düşmesi
Türkçede iki heceli olan ve ikinci
hecesinde dar ünlü (ı, i. u, ü) bulunan kimi sözcüklere ünlüyle başlayan bir ek
geldiğinde sözcüğün ikinci hecesindeki dar ünlü düşer. Buna ünlü düşmesi ya da
hece düşmesi denir.
Akıl-ım > aklım Fikir-im > Fikrim
Şekil-ini > şeklini Beyin-im > Beynim
Boyun-u > boynu Çevir-e > Çevre
Şekil-ini > şeklini Beyin-im > Beynim
Boyun-u > boynu Çevir-e > Çevre
Birleşik sözcüklerde iki sözcüğün birleşimi
sırasında ünlü düşmesi görülebilir.
Cuma ertesi > cumartesi Bu ara > Bura
Kayın ana > kaynana Şu ara > Şura
Kahve altı > kahvaltı O ara > Ora
Kayın ana > kaynana Şu ara > Şura
Kahve altı > kahvaltı O ara > Ora
“etmek, olmak, eylemek” yardıma
eylemleriyle yapılan birleşik fiillerde de ünlü düşmesi görülebilir.
Kayıp olmak > kaybolmak
Kayıt etmek > kaydetmek
Seyir etmek > seyretmek
Kayıt etmek > kaydetmek
Seyir etmek > seyretmek
Bazı
sözcüklerin türetilmesi sırasında ünlü düşmesi görülür.
sıyır-ık >
sıyrık
ayır-ıl-an > ayrılan
devir-ik > devrik
buyur-uk > buyruk
ayır-ıl-an > ayrılan
devir-ik > devrik
buyur-uk > buyruk
Ünlü Daralması
Türkçede “y” ünsüzünün daraltıcı bir
özelliği vardır. Buna göre “a, e” düz – geniş ünlüleriyle biten sözcüklere
şimdiki zaman eki “-yor”
getirildiğinde, sözcüğün sonundaki düz – geniş ünlüler daralarak “ı, i, u, ü”
ye dönüşür. Buna ünlü daralması denir.
“Annemin kaç gündür yüzü gülmüyor.” cümlesinde “gülme-” fiiline
“-yor” şimdiki zaman eki getirilmiş ve fiilin sonundaki “e” ünlüsü daralarak
“ü”ye dönüşmüştür. Dolayısıyla ünlü daralması olmuştur.
Yaşa-yor
> yaşıyor
Bilme-yor > bilmiyor
Ye-y-enler > yiyenler
İste-yor > istiyor
Bilme-yor > bilmiyor
Ye-y-enler > yiyenler
İste-yor > istiyor
sözcüklerinde de ünlü daralması olmuştur.
Ünsüz Benzeşmesi
Sert ünsüzlerle biten sözcüklerden sonra “c,
d, g” yumuşak ünsüzleriyle başlayan bir ek geldiğinde, ekin başındaki yumuşak
ünsüzler sertleşerek “ç, t, k” olur. Buna ünsüz benzeşmesi veya ünsüz uyumu
denir.
“Her işte
bir hayır vardır.” cümlesinde “iş” sözcüğü “ş” sert ünsüzüyle bitmiştir.
Sonra da sözcüğe “-de” hâl eki getirilmiştir. Sözcüğün sonundaki sert ünsüzden
dolayı ekin başındaki “d” yumuşak ünsüzü sertleşerek “t” olmuştur. Dolayısıyla
“işte” sözcüğünde ünsüz benzeşmesi vardır.
Seç-gi >
seçki kitap-cı >kitapçı
Simit-ci > simitçi ağaç-da > ağaçta
1955’de > 1955’te
Simit-ci > simitçi ağaç-da > ağaçta
1955’de > 1955’te
sözcüklerinde ünsüz benzeşmesi vardır.
Ünsüz Yumuşaması
Türkçede “p, ç, t, k” sert ünsüzleriyle biten
sözcüklerin sonuna ünlüyle başlayan bir ek geldiğinde sözcüğün sonundaki sert
ünsüzler yumuşayıp “b, c, d, g, ğ” olur. Buna ünsüz yumuşaması denir.
p > b ç > c t > d k > ğ’ye dönüşür.
“Kardeşim bu rengi çok
sever.” cümlesinde “renk” sözcüğüne “i” ünlüsü gelmiş ve sözcüğün
sonundaki “k” ünsüzü “g ‘ye dönüşmüş, yani ünsüz yumuşaması olmuştur.
ilaç-ı
>
ilacı
armut-un > armudun
dolap-ım > dolabım
icat-ı > icadı
armut-un > armudun
dolap-ım > dolabım
icat-ı > icadı
sözcüklerinde de ünsüz yumuşaması
vardır.
Sert ünsüzle biten sözcüklerle “etmek,
olmak” yardımcı eylemlerinin oluşturduğu birleşik fiillerde ünsüz yumuşaması
görülür.
Kayıp etmek >
kaybetmek
Kayıt olmak > kaydolmak
Kayıt olmak > kaydolmak
Tek heceli sözcüklerde
genellikle ünsüz yumuşaması olmaz.
Kaç-a
> kaça iç > içi
Süt-ü > sütü saç > saçı
Süt-ü > sütü saç > saçı
sözcüklerinde ünsüz
yumuşaması olmamıştır. Ancak,
Çok-u
> çoğu uç > ucu
Renk-i > rengi kurt > kurdu
Renk-i > rengi kurt > kurdu
sözcüklerinde ünsüz
yumuşaması olmuştur.
Özel isimlerde ünsüz yumuşaması konuşma
sırasında olsa bile bu, yazıda gösterilmez.
“Zonguldak’ın nesi meşhur?” cümlesinde özel isim olan “Zonguldak’ın”
sözcüğü konuşma sırasında “Zonguldağın” biçiminde telaffuz edilir. Ancak bu
yumuşama, görüldüğü gibi, yazıda gösterilmez.
Not:
Türkçeye yabancı dillerden geçmiş “sanat, hukuk, hürriyet vb.” sözcüklerde
ünsüz yumuşaması görülmez.
Ünsüz Türemesi
“Affına sığınıyorum.” cümlesinde “af”
sözcüğü ünlüyle başlayan bir ek alırken ikinci bir ünsüz (f) türemiştir. İşte
“af, zan, his, şık vb.” sözcüklerin sonuna ünlüyle başlayan bir ek gelirse
sözcüğün sonunda bir ünsüz daha ortaya çıkar. Buna ünsüz türemesi denir.
Zan-ımca
> zannımca
His-ine > hissine
Af-ı > affı
His-ine > hissine
Af-ı > affı
sözcüklerinde de ünsüz
türemesi olmuştur.
“etmek, olmak” yardımcı eylemleriyle
yapılan bileşik fiillerde de ünsüz türemesi görülebilir.
Ret-etmek
> reddetmek
Af-etmek > affetmek
Hal-olmak > hallolmak
Af-etmek > affetmek
Hal-olmak > hallolmak
Ünsüz Düşmesi
“k” ünsüzüyle biten kimi sözcükler, ek
aldığında sözcüğün sonundaki bu ünsüz bazen düşer. Buna ünsüz düşmesi denir.
“Alçacık bir ağacın altında
oturduk.” cümlesinde “alçacık” sözcüğünde ünsüz düşmesi olmuştur. “Alçak”
sözcüğü “-cık” ekini alırken sözcüğün sonundaki “k” ünsüzü düşmüştür.
Ufak-cık >
ufacık küçük-cük
> küçücük
Büyük-cek > büyücek alçak-cık > alçacık
Büyük-cek > büyücek alçak-cık > alçacık
sözcüklerinde de ünsüz
düşmesi olmuştur.
Kaynaştırma
Ünsüzleri
Türkçede iki ünlü yan yana
bulunmayacağından ünlü ile biten bir sözcüğe yine ünlü ile başlayan bir ek
geldiğinde araya “y, ş,
s, n” kaynaştırma ünsüzlerinden
uygun olanı (koruyucu ünsüzler) girer.
“O, konuşmayı pek sevmezdi.” cümlesinde “konuşma” sözcüğü ünlüyle
bitmiştir. Bu sözcük “ı” ekini almıştır. İki ünlü yan yana bulunamayacağından,
araya “y” kaynaştırma ünsüzü girmiştir.
“annesi,
yirmişer, elmaya, onu” sözcüklerinde
de kaynaştırma ünsüzü vardır.
n>m Değişmesi
Türkçede kullanılan bazı kelimelerdeki b
ünsüzünden önce gelen n ünsüzü m’ye dönüşür:
saklanbaç> saklambaç çenber > çember
penbe >
pembe anbar > ambar
Yukarıdaki sözcüklerde n
ünsüzü m’ye dönüşmüştür.
Ulama
Ünsüzle biten bir sözcüğün ünlü ile
başlayan bir sözcüğe eklenmesidir.
Mehmet Akif Ersoy
Teyzem_ananas_aldı.
Konunun_önemli bölümlerinin_altını
çizdim.
Not: Sözcükler arasında noktalama
işareti varsa ulama yapılamaz.
Atatürk, ulusa seslendi.
Burada Atatürk ve ulusa sözcükleri arasında
noktalama işareti olduğu için ulama yapılamaz.